7 Aralık 2008 Pazar

Cumhuriyet Bayramı

Basitçe, bir insanın başka bir insana iş buyurması bile sorun yaratır.
Yani, “buyruk” ya da “buyurma” buyurulan tarafın onurunu her daim zedeler, zedelemiştir…

Salt, vatanın bütünlüğünü garanti eden askeri organizasyonlardaki “emretme ve itaat” gerçeğinin bile, askerlik görevinin hemen sonrasında özlemle anılmaması, bir şekilde insan doğasının ebedi reddini göstermektedir, buyruk almaya karşı!

İnsanın, insana eşit olduğu,
Ancak, evrensel değerlerin insana değer kattığı,
İnsanın, insanı fizik gücü ile ezemediği,
İnsanın, insanı maddi güç ile aşağılayamadığı,
İnsanın, insan olduğu için değer bulduğu... sistemler neler değildir?
Monarşi değildir,
Aristokrasi değildir,
Teokrasi değildir,
Krallık değildir,
Din cumhuriyeti değildir,
Hilafet değildir,
Saltanat değildir,
….
İnsanın, insan olduğu için değer bulduğu sistem;
Cumhuriyettir,
Demokrasi ile taçlanmış,
İnsan hak ve özgürlükleri ile süslenmiş,
Uygar insan model ve davranışları ile bezenmiş,
Din ve dini zümre baskı ve korkularından arınmış olarak…

Cumhuriyet, bir hammaddedir aslında.
Hamur gibi, ham petrol gibi…
Lezzetli bir pasta, taş gibi bir peksimetin aynı hamurdan;
Şifa veren bir ilaç, kahredici bir bombanın aynı ham petrolden yapılabildiği gibi…

Adına cumhuriyet der, sonrasında yürütmeyi yargıya, yasamayı yürütmeye, siyaseti bürokrasiye, siyaseti ticarete, siyaseti dine, dini siyasete, her şeyi birbirine karıştırırsanız…

Adı kalır ‘cumhuriyet’in boş bir kutu gibi, özü gider nazlı bir gelin gibi, sessizce, ağlayarak…

Biz bayram yaparken,
Ağlatmayalım nazlı cumhuriyetimizi…
Lütfen…

Dr. Şerif Köksal
Ekim 2006